Ah be Muallaaa!


Bu sabah 4 saatlik uykumla, yoga pratiği yapmak için kalktım. 
Altı buçuktan yediye kadar pratik yaptık zoom üzerinden. Sonra kahvaltı hazırlayayım dedim ve mutfağa gittim. Camın iç ve dış kenarında çiçeklerim var. Her sabah uyanır uyanmaz yanlarına gider, günaydııııın benim güzellerim gözümün nurları, bebeklerim diyerek severim onları. Ve gün içinde de mutfağa her gittiğimde laflarız biraz. Hatta bir kere kek yapmıştım ve topraklarına azıcık kek ufaladım, sizden ayrı boğazımdan geçmiyor diye 😍 Bazen sesime geliyor evdekiler, sen kimle konuşuyorsun diye. Az çok anladınız ilişkimizi sanırım. Dün iki tanesinin tomurcuklarını gördüm ve aşırı mutlu oldum. Benim için kıymetli olmalarının anlamı aslında babaannemle ilgili. 

Geçen yıl babaannem hastanedeyken kuzenim beyaz bir menekşe almış yanına giderken. Yaprakları kendiliğinden simli gibi çok güzel bir çiçek. Babaannem hastaneden bize gelince, çiçekte bize gelmiş. Babaannem gidince ondan geriye bize çiçekleri kaldı. O menekşe de bende tuhaf bir yer edindi. Önceleri ona bakamıyordum pek, biraz canım yanıyordu ama sonra neden bilmem sevdim onu. Sevdim ve sahiplendim. Sonra Eylül ayında buraya dönünce o çiçeği babaannemin sembolü haline getirmeye karar verdim. Yani o çiçekten halamların kuzenlerimin evinde falan olmalı diye düşündüm. Ve o küçücük kutudan zaman zaman yapraklar alıp çeşitli yöntemlerle çoğaltmaya başladım. O kadar güzel büyüdüler ki... 

Hele bir tanesi var nasıl şımarık nasıl bayılıyorum ona. Nevşehir'den toprak cezve almıştım, birkaç kez kahve yaptım ama ilgimi kaybettim sonra veeee dedim senden mükemmel saksı olur :) Ve gerçekten de oldu, gören herkes bayıldı. Neyse geçenlerde o açmıştı ve ben havalara uçmuştum. Şimdi yine anne çiçeğimin ve onun açacağını görmek beni mutlu etti. 

 İşte sabah onların tomurcuklarına güneş ışığı denk getirmeye çalışırken bir diğerinin -üçüncünün- dibine ıslak mı diye dokunmak istedim ve ona da bir baktım acaba var mıdır diye ama aslında onun daha küçük olduğunu düşündüğüm içim öylesine baktım. Yapraklarının aralarına bakmaya çalışırken birde ne göreyim... Açmış!
Evet, bir yaprağın altında öylece gizliden açıvermiş. Ruhum bile duymamış, öylece bir başına büyümüş, açmış ve kendince yaşamına devam ediyormuş. Saklanmıştı belki de, bilemiyorum... Ben şok içinde onu yaprakların üzerine çıkarırken tıpkı benim gibi onunda afalladığına ve utanıp boynunu önüne doğru eğdiğine yemin edebilirim. Ama şimdi çok memnun gözüküyor :)

Ben diğer ikisi için sevinirken kim bilir nasıl içerledi bana. Belki de artık umudu kalmamıştı onu fark edeceğime dair, ama nasıl çıkacağını da bilmiyordu. Kendince oracıkta yaşayıp usulca solmayı planlamıştı muhtemelen. İşte bende pat diye aniden fark edip sevinç ve şaşkınlık içinde çıkarıverdim onu gün yüzüne...

Başına sabahtan beri kaç kez gittiğimi inanın bilmiyorum. Nasıl olabilir diye soruyorum sürekli, nasıl kendini benden böylesine saklayabildin? Nasıl o daracık yerde böyle güzel açabildin? Yani kabul etmek çok zor, sanki bu sabah kondurulmuş olduğu yere. Çünkü ben ona suyunu vermek için toprağına bakıyordum, yapraklarını seviyordum yani nasıl fark edemem ki? Gerçekten inanılmaz ama çok güzel :) 

Buraya kadar tatlı tatlı gelen bu hikaye sonrasında beni biraz düşündürdü.

Aslında biz insanlar da zaman zaman saklanırız böyle, bulsunlar bizi isteriz. Biz iki kelime edelim ama onlar altını kazıya kazıya anlasınlar isteriz. Ben söylemem, sen anla deriz. İmalar düşmez dilimizden kimi zaman. Konuşuruz konuşuruz da nece konuştuğumuzu biz bile bilmeyiz. Suskunluğumuz da çok şey anlatır bizim bu arada. Yahu ne kadar da marifetliyiz öyle?

Kendimizce kısaltmalar kullanırız mesela ya da uzun uzun cümleler kurarız ama özne dağa mı kaçmış, aman yüklem de komşuda mı kalmış n'olmuş belli değil. Sonra da efendime söyleyeyim, beni anlamıyorlar da vır vır vır.


Mesela kendimizce değer kalıplarımız vardır, bu çerçevede karşımızdaki insanlara da bunu yansıtırız. Ama ya o insanın değer çerçevesi seninkiyle bir değilse? Sen ona destek olmak isterken o yalnız kalmak istiyorsa mesela? Veyahut o senden bir nasılsın demeni beklerken, sen onu rahatsız etmemek için demiyorsan mesela? Bak, ortada karşılıklı bir değer var ama herkes kendi süzgecinin peşinde.

+N'olacak böyle Muallllaaaaaaaa?
- Ne n'olacak, ne diyorsun?

Mesela ben neden her türlü imayı üzerime alınayım ki? Ya da sen zahmet etmemiş, doldurmamışsın boşlukları ya da yüklemin bile belli değilken, neden seni tamamlamaya çalışayım ki? Ya allah aşkına konuşmayacaksak neden dilimiz var? Boşluk doldurmaca mı oynuyoruz hı? Aslında tek derdimiz ifade etmek değil mi bizim? Yani karşındakinin seni anlayıp anlamamasından önce senin neyi ne kadar ifade ettiğin değil mi önemli olan?

+Sen beni anlamadıktan sonra, konuşsam neye yarar be Muallaaa'm!?!?
- Nerden Mualla'n oluyorum ben senin? Hem sen önce derdini anlatmayı öğren de anlamak sonraki iş, orasını ben bilirim.
+Muallaaaaaaaaaaaaaaa.... 
- Yok sana Mualla falan.

Bazen karşılıklı atışmalar tatlı gelebilir ama o kadar. Herkes her şeyi anlamış olabilir ama anlamamış gibi yapacaksa ne kıymeti kaldı ki? Ha diyeceksiniz ki, sen hiç mi ima yapmıyorsun ya da kapalı konuşmuyorsun? E konuşuyorum elbette, zaten ben ak kaşık olduğumu iddia etmiyorum. Hani aslında herkes kendine konuşur ya benimki o hesap aslında.  Ne diyordum, her konu imaya gelmez.  

+Sen şimdi ne diyorsun bu işe Mualla?
-Öyle diyorum.
+Ne diyorsun yani?
+Öyle işte.

 Bazen kalbinin içindeki kelimeleri gitmek istedikleri yere doğru yolcu etmeyi bilmeli insan. Bir daha geri gelmeyeceklerini bilsen bile, gitmelerine izin vermen gerekir. Çünkü o kelimeler senin kalbinde kalmak için var olmadılar. Onların yeri başka, yolu başka. Bırak, aç yollarını -ki, zaten kalırlarsa sana da yük olmayacaklar mı? Belki gittikleri yerlerde anlam bulamayacak kelimelerin, belki cuk diye oturamayacaklar cümlelerin içine. 
Olsun...
Onlar zaten var oldukları için güzeller, var oldukları için kıymetliler.
Onlar zaten anlamlılar...

Eğer dersen ki, benim kelimelerim bulundukları yerde mutlular, ona da tamam.
Ama sonra insanlar seni anlamadığı için kızma kırılma onlara, çünkü anlatmadın ki nasıl bilsinler?
Karşımızdaki insanın ne söylediğini tahmin etmekten öteye geçemeyiz, kimse kusura bakmasın.

Her kalp, kendi üzerine katlanan uzun bir kağıt parçası gibidir.
İçinde olup biteni, o kendini tümüyle açığa serene kadar gerçekten anlayamayız...

+Ah be Mualla...

İyilikte görüşelim...

Dipçe: Bu şarkının sadece 1:01-1:51 arasını paylaşmak istemiştim ama kesemedim bir türlü. 
Siz oralarını baz alırsanız sevinirim :)))













Yorumlar

  1. Ah senn ahhhh.ne güzel döktürmüşsün yine ipek böceğim💜

    YanıtlaSil
  2. ya bu nasıl güzel bir anlatım ve hikaye yaa hem güldüm ama daha çok çok duygulandım yaa burnum sızladıııı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmene sevindim :) Hislerimin yazıya dökülüp anlam bulması beni mutlu ediyor :) Ayrıca bloğunda benden bahsettiğin için tekrar teşekkür ederim :) Kocaman kucaklıyorum :)))

      Sil
  3. Bunu okurken bana ağlamaklı bir hal geldi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bana da sona doğru biraz sinir gelmişti :DD

      Sil
  4. Başta yogayı görünce bir boynum büküldü. Yoga yaparken bile kendini zorlayıp ağrı çeken biri olarak yogada ileri seviyelere gelmeye hasret biriyim. Ama yavaş yavaş zorlamadan olacak inanıyorum. :)
    O kadar doğru ki söyledikleriniz. Bizim en büyük sorunumuz bu. Hem herkesi kendimiz gibi sayıp bizim gibi düşünsünler, bizim gibi yaşasınlar istiyor yapmadıklarında yargılıyoruz hem de kapalı kutu gibi iletişimsiz yaşayıp sonra da şikayet ediyoruz. Sohbet etmek ne de kıymetli aslında. Ayrıca yazım tarzınıza da bayıldım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bükülmesin, kıyamam <3 Ben çok yeniyim yogada ama inanılmaz iyi geldi bana. Zor zamanlarımın içinden çekti çıkardı beni resmen, bu yüzden benim için kıymetli. Ve nefes egzersizleri de yapıyorum, meğer ben bugüne kadar hep soluk almışım ama artıkkk nefes alıyorum :)))
      Evet, kapalı kutu olma durumu biraz sıkıntılı. Gerçekten çok kıymetli benim içinde ama bazen öyle bir şey oluyor ki iletişimin i'si bile kalmıyor. Yoga üzerine sohbet etmek isterim mutlaka, @theiipek twitter hesabımdan bana ulaşırsan, mutluluk duyarım. Sevgiler :)) <3

      Sil
  5. Ypga hiç bana göre değil. Sıkılırım ben yaparken:)
    Bu arada mail abonelik butonu eklersen daha rahat takip edebiliriz:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekleyebildim sanırım, tavsiye için teşekkür ederim. :) Ben çok yeniyim yogada ama iyi ki diyorum. Çünkü insan kendine nasıl davranması gerektiğini çok net görebiliyor bence. Kendime sevgimin saygımın ve şefkatimin arttığını düşünüyorum. Nefes egzersizleri meditatif alan falan bana çok iyi geldi. Belki sen kendi rengine uygun bir hocaya denk gelmemişsindir. Bir şans daha vermeye ne dersin ? Sevgiler :)

      Sil
  6. Bazen değer yargıları gerçekten çatışabiliyor.
    Oluyor yani. :(
    Ama hayat böyle işte. :)
    Bu arada 4 saatlik uyku görünce de ayrıca dikkatimi çekti, çünkü deminki değil üç dört gün önce yayımladığım yazımda ben de az uyumaktan bahsetmiştim. :)
    Blog'lar gibisi var mı ya? :)
    Ama şu ara yüz değişikliği beni yazarken çok zorluyor, istediğim yazı tipini seçip tamam'a basıyorum, yine de olmuyor. Baya vaktimi alıyor yani :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma Mert :) Bazen gerçekten yorucu ve yıpratıcı oluyor ve sinirleniyorum :D Ben bunun daha iyi olacabileceğine inanıyorum yine de, çünkü insan geliştikçe ve olgunlaştıkça daha iyiye doğru gidebilir. :)
      Ben bir süredir hiç doğru düzgün uyuyamadım, gün içinde sızıp kalıyorum. Bakacağım yazına :)
      Ben çok sık bakamadığım için inan benim için daha zor oluyor. Alışırız inşallah:) Değer verip yazdığın için teşekkürler, kucakladım :)))

      Sil

  7. Çiçeklerimi hem suçlayıp hem kekleyeceğim ben de bundan sonra 😊. Baştan sona çok güzel bir yazıydı. Deep bahsedince geleyim dedim. Ben de beklerim. Selamlar 😊🤚

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onları o kadar çok seviyorum ki, keşke dile gelseler ya da onlarla kahve içebilsem diye düşünüyorum bazen :)) Teşekkür ederim, beğenmene sevindim iyi ki geldin <3 Bende uğrayacağım en kısa zamanda, sevgiler :)

      Sil
  8. Hahah iletişim engelleri var yani :)
    "Anlaşılamıyorum" sorununun çözümü zor biraz."Anlatamıyorum" sorununu çözmek bana daha kolay geldi bana. .Anlaşılmayı beklemeden, kendim anlatmaya çalışıyorum artık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında herkes sorunu içinde çözse sorun yok, ama biz zorlaştırıyoruz. Anlaşılamamakta anlatamamakta önce kendimizle ilgili diye düşünüyorum. Sevgiler :))

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bazen olmaz, oluruna bırak.

Olur Öyle

Kapı aralığındaki veda